Dün akşam Taksim'e derneğe gittim. Yusuf Darıyerli'nin fotoğraf gösterimi vardı. Oldukça keyifliydi benim için. Konu adından da anlaşılacağı gibi berber dükkanında geçiyordu. Dükkan yaşanmışlığı öyle güzel anlatıyordu ki aynalardan bize yansıyan suretler sanki dükkanın duvarlarında posterler, yıllanmış fotoğraflarla bir bütün gibiydi.
Gösterim sonrasında Yusuf Darıyerli'ye sorular yöneltildi çalışmayla ilgili. Sorulardan biri; "Berber bu çalışmayı nasıl kabul etti, aslında hiç kabul edecek birine benzemiyordu. Yusuf Darıyerli'nin cevabı; "Yaptığım işin, onun yaptığı işi belgelemek olduğunu, art niyetim olmadığını, kazanca dönüştürme kaygısı taşımadığımı iyi anlattım, beni gayet olumlu karşıladı."
Bir diğer soru ise çalışma sürecinde berber Cavit Bey'in rahatsız olup olmadığıydı. Cevap "Makinamı onunla aramda üçüncü kişi gibi tutmadım. Her fotoğrafçının yapması gereken gibi önce zihnimde bitirdim kareleri sonra anı geldi, kalkıp deklanşöre bastım" oldu.
Gösterim sonunda İfsak'ta çayımı yudumlarken ve hatta eve dönene dek zihnimden şunlar geçiyordu. Sadece fotoğrafını gördüğümüz birinin hakkında böyle yorumlarda bulunmak doğru olamazdı. Çünkü bu yargılarda bulunmak bizi baştan yanılgıya götürür. Belki berber Cavit bir çoğumuzdan daha açık fikirliydi. Ya da berber Cavit'in yaptığı iş kendisi için her zaman övünülecek bir başarısıydı. Çünkü iki çocuk büyütmüş okutmuş ev ve iş yeri sahibi olmuştu. Ya da bilmediğimiz başka bir şey. Karşınızdaki kişi ya da olay ile ilgili düşüncelerinizde ilk engel kendi önyargınızdır. Aslında bir başkasının yaşam alanına girdiğimizde kendi yabancılığımızı en aza indirmeye çalışmak oldukça zordur. İşte bu küçük bir berber dükkanı bile olsa! Orası Cavit Bey'in dükkanı nihayetinde. Oraya kabul edilme ya da red edilme bizim için önemliyse Cavit Bey ile iletişimimiz büyük bir önem taşır. Daha da büyütüp bakarsak şu örnek ile büyük bir gruba katılım isteği aynı hissi yaşatır. Her ikisinde de grubun dışında olan bizlerin oraya dahil olabilmemiz için önce önyargılarımızdan kurtulmamız gerekir. Bunu yapmazsak dahil edilsek bile tam anlamıyla içinde bulunduğumuz şeyin parçası olamayız. Onu anlama şansımızı kaybederiz... Sonra düşündüm.. iyi ki dedim kendi kendime, ben bir fotoğraftan ötekini bulmuyorum ben bir fotoğraftan ben olmayanın yaşamını seyrediyorum. Benim için artık orası bir berber dükkanı değil Cavit Bey'in dükkanı..
Bloğuma hoşgeldin adını bilmediğim okuyucu
Yazmak oldum olası bana "çekici" gelmiştir. İnsan ardında bir şeyler bırakmak için mi yoksa yaşadıklarını unutur korkusuyla mı yazma ihtiyacı duyar bilinmez ama mağaradaki kayalardan günümüzdeki bilgisayar ekranına yazmaya kadar ilerletmiş bu işi. Bu süregelen yazma ihtiyacı bende de aynen devam ediyor. Haliyle bende kağıt kalem kullanımından dünyanın vazgeçilmezi olan blog yazılarına ilerlettim bu işi..
11 Ağustos 2010 Çarşamba
"Az Kısalt" İstasyon Berberi Cavit - Yusuf Darıyerli, Fotoğraf Gösterimi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder