Bloğuma hoşgeldin adını bilmediğim okuyucu

Yazmak oldum olası bana "çekici" gelmiştir. İnsan ardında bir şeyler bırakmak için mi yoksa yaşadıklarını unutur korkusuyla mı yazma ihtiyacı duyar bilinmez ama mağaradaki kayalardan günümüzdeki bilgisayar ekranına yazmaya kadar ilerletmiş bu işi. Bu süregelen yazma ihtiyacı bende de aynen devam ediyor. Haliyle bende kağıt kalem kullanımından dünyanın vazgeçilmezi olan blog yazılarına ilerlettim bu işi..

6 Ağustos 2010 Cuma

Erikli, Asos, Behramkale, Bozcaada... Ağustos'2010 vizöre yansıyanlar..

ERİKLİ...

Erikli benim için sadece fotoğraflarda güzel bir tatil yeri. Denizi Kaş, Asos ya da Bozcaada ile kıyaslanmaz. Bu nedenle benim tatil keyfime pek uygun değildi. Ama midye dolmaları gerçekten lezzetliydi:)







ASOS-BEHRAMKALE-AĞAÇKÖY...

Erikli'den yola çıktığımızda günebakanların etrafı çevrelediği uzun bir yoldan geçtik.





Yolculuğun sonunda memleketin güzel yerleşimlerinden birine geldik; Asos'a. Taş ve ahşap yapıların oluşturduğu bu küçük yerleşimi mutlaka görmelisiniz. Yalnızca daha öncede bahsetmiştim, akşam balık yemek istiyorsanız "istenmeyen" "canınızı sıkacak" karışıklıklar için dikkatli olun.







Asos'a kadar gelip Behramkale'ye uğramamak olmazdı tabi. Daha önce gitmiş olmama rağmen bu eşimle ilk gidişimdi. Kahve içmeyi seven biri olarak anlata anlata bitiremediğim damla sakızlı kahveden eşime de tattırabilme şansını buldum:) Behramkale'ye çıkarken geçtiğiniz Behram Köyü'nde sizin de bu tadı deneme fırsatınız olacaktır.



Asos'ta denizin keyfini bol bol çıkardıktan sonra yağmurun başladığı bir günün sabahı yola çıktık. Bu yıl tatil rotası bir kaç yer görebilmek üzere ayarlandığından arabalı vapurda bir dergide gördüğümüz Ağaçköy'e de uğrayalım dedik. Bir fotoğraf harikası olan köye ulaştığımızda herkes hayalkırıklığı yaşadı:))



BOZCAADA...

En soğuk yaz tatilini Bozcaada'da geçirdik diyebilirim. İstanbul'da da adalardan bildiğim bir şey var ki adalarda hava daha serin olur. Ama bu durum kötü hava koşullarıyla bir kaç kat daha artınca üşümekten titreme durumuna geçtik:)) Bozcaada'ya gidenler Ayazma Plajı'nın soğuk suyunu bilirler. Bu soğuk havaya rağmen Ayazma Plajı'nda yüzmeyi ihmal etmedik. Hala suyun soğukluğunu anımsadığımda içim ürperiyor:))

Ada'nın evleri ve sokakları mavi, beyaz ve kırmızının bir ahengi içinde. Çiçekler ise rengarenk.





















Ada'da kahvaltı; peynir ve zeytinin yanında ev yapımı reçeller, patlıcanlı-kıymalı-peynirli börekler ile oldukça lezzetliydi.





Denemenizi tavsiye edeceğim bir lezzet daha; zeytinyağlı kabak çiçeği dolması. Öğle ve akşam yemekleri için sabahtan hazırlanıyor restaurantlarda.



Bozcaada'ya gidip adanın şaraplarından biriyle günbatımı izlemeden olmazdı elbette:) Hangi şarabımı içtik:) Kostarağa - kırmızı şarap... Şaraplara göre daha pahalı ama siz tatil dönüşü şarap likörü almayı unutmayın.









2 yorum:

  1. Sevgili Mehtap;
    harika bir tatil geçirmişsin anladığım kadarıyla.fotolar bir şahane:)havaların kötü olması dezavantaj tabi ama baksana ne de güzel kareler yakalamışsın..Benim de o fotoğraflarda olasım geldi bakarken..Hele bozcaadaya bayıldım zaten kesinlikle gitmek istediğim yerlerden biri..böreklerde de aklım kaldı. burada en çok yufkamızı ve böreklerimizi özlüyorum burnuma geliyor kokusu kimi zaman..paylaştığın için teşekkürler. günüme renk kattı fotoğrafların..sevgiler

    YanıtlaSil
  2. Umarım en kısa sürede sende bu fırsatı yakalarsın. Kesinlikle görülmesi gereken bir yer. Üstelik kapılar, renkleri ve yapılarıyla tam sana göre.. ben ucundan biraz gösterdim karelerimde:)) Böreklere gelince sanırım göz hakkını unuttum fotoğrafları koyarken:) İstanbul'a geldiğinde borcum olsun..

    Sevgilerimle..

    YanıtlaSil