Bloğuma hoşgeldin adını bilmediğim okuyucu

Yazmak oldum olası bana "çekici" gelmiştir. İnsan ardında bir şeyler bırakmak için mi yoksa yaşadıklarını unutur korkusuyla mı yazma ihtiyacı duyar bilinmez ama mağaradaki kayalardan günümüzdeki bilgisayar ekranına yazmaya kadar ilerletmiş bu işi. Bu süregelen yazma ihtiyacı bende de aynen devam ediyor. Haliyle bende kağıt kalem kullanımından dünyanın vazgeçilmezi olan blog yazılarına ilerlettim bu işi..

3 Haziran 2010 Perşembe

Lomografi'den kareler..

Sonunda beklediğim filmleri aldım. Lomografi'den daha önce de bahsetmiştim. Makinamın fotoğrafını da bloguma eklemiştim.

Oldukça keyifli bir çekim ve meraklı bir bekleyişti bu görüntüleri elime alana kadar geçen süre. Bu yüzden kesinlikle deneyin diyorum. Eğer lomografi ile ilgileniyorsanız, ortada bir gerçek var ki bilinmeze doğru bastığınız deklanşör size süpriz kareler hazırlıyor. Kullandığınız bayat filmler de bu süprizi biraz daha heyecanlı hale getiriyor. Ben başlangıç için bir adım daha ileri giderek bayat film kullandım. Filmin banyosunun da çok önemli olduğunu söylemeliyim. Filmler cross process (çapraz banyo) yapılıyor. Yani pozitif filmler, negatif banyoda yıkanıyor. - Not: Bir çok yer sadece negatif film yıkadığı için sizin slide filmizini yıkamak istemeyebilir. Çünkü film yıkanırken kimyasal maddenin içine bazı kimyasallar karıştırılır bu da banyonun kalitesini bozar.-

Ancak benim karelerimden bazıları çok karanlık olduğundan maalesef istediğim gibi görüntü ortaya çıkmamış. Işığın farklılık gösterdiği alanlarda daha etkili fotoğraflar var bence.

Fotoğraflardan önce sizlerle 10 altın lomografi kuralını paylaşacağım;

1. Kameranızı gittiğiniz her yere götürün.
Nerede ne ile karşılacağınızı asla bilemezsiniz.

2. Kameranızı günün her saati kullanın, gündüz ve gece.
Çünkü her anın ayrı bir hissi var.

3. Kameranız hayatınızın akışını engellememeli; onun bir parçası olmalı.
Tıpkı yemek, içmek, konuşmak, yürümek, düşünmek gibi...

4. Kameranızı farklı açılarda tutun.
Deklanşöre basarken, ne çektiğinizi görmek zorunda değilsiniz.

5. Kameranız elinizdeyken, yakınlaşmaktan korkmayın.
İçinizde fotoğraf çekme arzusu oluşturan nesne ya da kişiyi mümkün olduğunca
yakın markaja alın.

6. Düşünmeyin! Kameranızı alın, dışarı çıkın ve önünüze geleni çekin.

7. Hızlı olun! Saniyenin onda biri bile önemli. Ayarlarla vakit kaybetmeyin.

8. Film üzerine ne kaydettiğinizi önceden bilmek zorunda değilsiniz.
Rastlantılara izin verin. Hayatın keyfini çıkartmaya bakın.

9. Sonradan da...
“Aaa! O ne? Bunu ne zaman çekmişim? Nerde çekmişim?” Beyninizi bu tür sorularla
meşgul etmeyin.

10.Kuralları kafanıza takmayın. 10 Altın Kural’ı unutun.
Canınız ne istiyorsa, onu yapın:))

ve hiç bir zaman unutmayın çekeceğiniz anı siz belirleseniz de fotoğrafı makinenin kendisi çekiyor:)

İşte benim makinamdan dünyaya bakış;



Bu fotoğrafta çok net bir şekilde belli olan saniyeler içindeki ışığın değişimi fotoğrafı elime aldığım ilk andan beri zihnimi kurcalıyor. Görsel algımızda farkına varamadığımız bu değişim gördüklerimizin gerçekliğini de tartışır hale getiriyor benim için.









Lomo, fotoğrafın kurallarını yıkmakla kalmıyor, sizin özgür yanınızı ortaya çıkarıyor. Paylaştığım fotoğraflar benim ilk denemelerim. Elbette yeni filmler aldım ve lomo ile özgürleşmeye devam edeceğim. Yeni fotoğraflarımı bekleyin..

2 yorum:

  1. işte budur olay... harikalar.
    merakla yeni çalışmaları bekliyoruz.

    YanıtlaSil
  2. şunu da ekleyeyim felaket kıskanma durumlarındayım bu işleri :(

    YanıtlaSil