Bloğuma hoşgeldin adını bilmediğim okuyucu

Yazmak oldum olası bana "çekici" gelmiştir. İnsan ardında bir şeyler bırakmak için mi yoksa yaşadıklarını unutur korkusuyla mı yazma ihtiyacı duyar bilinmez ama mağaradaki kayalardan günümüzdeki bilgisayar ekranına yazmaya kadar ilerletmiş bu işi. Bu süregelen yazma ihtiyacı bende de aynen devam ediyor. Haliyle bende kağıt kalem kullanımından dünyanın vazgeçilmezi olan blog yazılarına ilerlettim bu işi..

12 Temmuz 2010 Pazartesi

Gezginin Notları: Erikli, Asos, Bozcaada...

Deniz, kumsal, soğuk hava, arada bir görünen güneş, lezzetli yemekler ve tatil bitti..

Tatilin ilk durağı Erikli idi. Akdeniz ve Ege sularının o güzelliği içinde yüzdükten sonra Erikli pek iyi gelmedi bize. Tekne ile açılıp yüzelim dedik ama sahip olduğumuz bir sandal oldu. Açıkta denize girip, sandala çıkmaya çalıştınız mı hiç?:) Denemeyin ya da kimseler yokken deneyin. Yaptığınız tuhaf hareketler nedeniyle pek akıllardan çıkamıyorsunuz sonrasında:)

İnternet denen şu teknoloji gayet iyi bir meret gibi görünsede bazen yanıltıcı olabilir. Erikli'de Sevim Pansiyon adında bir yerde kaldık. Aslında orası neydi hala zihnimde çözülmüş değil. Televizyonu ve buzdolabı bulunan odaları tuttuk diye düşünürken sadece bir odada çalışmayan televizyon ve çalışmayan yıllanmış buzdolapları ile karşı karşıyaydık. Oranın en güzel yanı ertesi gün Asos'a yola çıkacağımızı bilmekti.

Asos yine aynı güzellikteydi. Duru bir su ve dağın yamacında küçük bir yerleşim. Asos'ta Taş Ev Pansiyon'da kaldık. Gerçekten hoş bir yer. Akşamları ayrı bir güzel Asos. Behramkale'ye uğramadan olur mu? Athena Tapınağı her zamanki ihtişamıyla gün batımına hazırlanıyordu, bir kaç güzel kare çekebildik elbette. Ardından Behram Köy'ünde fincanda pişen damla sakızlı türk kahvesini yudumladık. Asma yaprağına yatırılmış levrek "Aristo Usulü Levrek" denediniz mi bilmiyorum ama tadı gerçekten güzeldi. Ama balık yerken bir şeye dikkat edin derim. Balık bilirsiniz pazarlıksız olmaz. Siz pazarlığı yaptığınız balıkların sofranıza gelen balıklarla aynı olup olmadığını mutlaka kontrol edin. Üç günlük Asos gezimiz yağmurun başladığı gün Bozcaada'ya doğru yola çıkmamızla son buldu.

Bozcaada ilk kez gittiğim bir yerdi. Oldukça soğuk bir günde adaya ayak bastık. Kapkara bulutlar ve ertesi gün bile sersemliğinden kurtulamadığımız rüzgar eşliğinde yemeğimizi yedik. Ayazma Plajı'nı tüm soğuk deniz sevenlere tavsiye ederim. Ben de çok severim. Bilenler bulutlu bir havada Ayazma'da yüzmenin ne demek olduğunu bilir. Denizin içinde titrerken yüzmeye çalışmak epey zordu. Hal böyle olunca arada bir görünen güneşi yakalayınca sevinmemek elde değildi. Bozcaada'nın güzel şaraplarından bahsetmesem olmaz. Günbatımını rüzgar değirmenleri manzarasında ve Bozcaada'nın meşhur Kostarağa şarabıyla izlemek çok keyifliydi.

Üç günde burada kaldıktan sonra İstanbul'a işlere geri döndük. Tatil keyifli ve güzeldi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder